Bircihan D. Dilek Bircihan D. Dilek

Rusya'nın S-500 Sistemleri, ABD “Uzay Kuvvetleri” Yapılanmasına Cevap mı?

31 Mayıs 2020
Rusyanın S-500 Sistemleri, ABD “Uzay Kuvvetleri” Yapılanmasına Cevap mı?

Türkiye olarak, satın aldığımız S-400 sistemlerinin aktive edilip edilmeyeceğini veya ne zaman aktive edileceğini tartışırken Rusya S-500 sistemlerini test etmeye başladı.

Rus S-400 sistemlerinin gerçek bir harekât ortamında veya “sahada kanıtlanmış” bir etkinliğini henüz göremeden, S-400’ün bir türevi olan S-500 sistemlerinin devreye girmesi konusunda çalışmalar süratle devam ediyor.

Yabancı medyada çıkan haberlere göre; Rusya, son yıllarda Silah Sistemlerinin modernizasyonu kapsamında S-500 Yerden Havaya Füze Sistemini, 2020 yılı için planlanan hizmete giriş tarihine yaklaşılması nedeniyle, son aylarda bir dizi testten geçirdi. Sistem kullanıcıları geçtiğimiz Mart ayı başında eğitime başladılar.[1]

Bu gelişmenin, ABD'nin hipersonik uzay keşif uçakları, bombardıman uçakları, uzay tabanlı lazer önleyicilerine yatırımları artırmaya başlamasının ve ABD Uzay Kuvvetlerinin kurulması aşamasının üstüne gelmesi dikkat çekmektedir.

Çünkü “ABD Uzay Kuvveti” ABD Hava Kuvvetleri bünyesinde bir bölüm olarak görev yapacak şekilde, ABD Silahlı Kuvvetlerinin yeni bir branşı olarak 20 Aralık 2019 tarihinde kuruldu.

Rusya’nın son dönemlerde silah sistemlerinde modernleştirme çalışmalarına hız vermesinin sebebi, ABD’nin Uzay Kuvvetlerini kurma hamlesine bir cevap olabilir mi?

Evet, ABD’nin mevcut Uzay Faaliyetleri ile yeni kurulan Uzay Kuvvetleri görev alanlarına bakıldığında S-500 sistemlerinin aktive edilmesi için yapılan çalışmaların ABD’ye bir cevap olabileceğini söyleyebiliriz.

Zira, ABD 1958 yılında bir yapay uydu olan Explorer 1’i uzaya fırlatarak başlattığı Uzaydaki varlığını, halen doğu ve batı kıyısında bulunan Fırlatma Üslerinden Uzay operasyonları, askeri, NASA ve ticari uydu fırlatma faaliyetleri ile etkili bir şekilde sürdürmektedir.   

Ayrıca, düşük güvenlik açığı bulunan askeri uydularının komutası ve kontrolü ile devamlı global kapsama kabiliyetinin varlığı, ABD’nin yaptığı operasyonlarda kuvvet çarpanı etkisi yaratmaktadır.

ABD uyduları, dünyanın her bölgesinde yapılan kara, hava ve deniz operasyonlarında tehdit uyarısı sağlamasının yanında harekat sahasında güvenli iletişim, hava durumu ve navigasyon verileri sağlamaktadır.

ABD, bugünkü mevcut Yeryüzü ve Uzay konuşlu sistemleri ile, Kuzey Amerika'ya sürpriz bir füze saldırısına karşı korunmak için dünya çapında balistik füze fırlatmalarını izleme kabiliyetine sahiptir.

Sahip olduğu “Küresel Uzay Gözetim Sensörler Ağı” ile zaten uyduların konumu ve Uzay enkazları hakkında hayati bilgilere ulaşabilmektedir.

Uzayda üstünlük sağlamak, ABD uzay varlıklarını düşman saldırılarına karşı korumak için gerekli olan yeni bir kabiliyet olarak görülmektedir.

Resmi internet sayfasına göre, ABD Uzay Kuvveti misyonu; ABD ve Müttefiklerinin uzaydaki çıkarlarını korumak amacıyla Silahlı Kuvvetlerine uzay yetenekleri sağlamak için uzay kuvvetlerini organize etmek, eğitmek, donatmak, askeri uzay profesyonelleri yetiştirmek, askeri uzay sistemleri tedarik etmek ve uzay kuvvetleri için askeri doktrinleri olgunlaştırmak olarak tanımlanıyor.[2]

ABD, yeni Uzay Kuvvetleri ile uzayda karşılaşılabilecek yeni stratejik zorluklara uyum sağlarken uzayda rekabet gücünü korumayı ve geliştirmeyi de hedeflemektedir.

Uzay Kuvvetlerinin görevi ise: Uzayda ABD’nin çıkarlarını korumak, Uzaydan Dünyaya, Dünya’dan Uzaya veya Uzayın içinde yapılabilecek saldırılara karşı caydırıcılık oluşturmak ve Uzayda operasyonlar yapabilmek olarak belirlenmiş.  Görev alanlarına daha geniş olarak bakalım; 

  • Uzayda üstünlük sağlamak,
  • Uzayda askeri, sivil ve ticari nüfuz alanlarında farkındalık oluşturmak,
  • Uzayın kontrolü için taarruzi ve savunma operasyonları yapmak,
  • Uzay güçlerinin ve uydu operasyonlarının komuta ve kontrolünü sağlamak,
  • Operasyonlarda uydular üzerinden haberleşme desteği vermek,
  • Askeri, sivil ve ticari operatörlere zamanında uydu fırlatma ve orbite yerleştirme desteği vermek,
  • Nükleer komuta, kontrol ve muhabere ile nükleer patlama tespitine yönelik uzay desteği vermek,
  • Füze savunma operasyonlarına füze ikaz ve uzay desteği sağlamak.

Yukarıda ifade edilen görev alanları ile adeta bir meydan okuma olarak görülebilecek ABD uzay misyonu başka ülkeler tarafından da yakından takip edilmektedir.

Uzayın diğer önemli bir oyuncusu Rusya ise Uzay faaliyetlerini, 1957 yılında dünyanın ilk yapay uydusu Sputnik 1’i uzaya fırlatarak başlatmış ve aralıksız günümüze kadar devam ettirmiştir.

Bu kapsamda Rusya tarafından S-500’lerle ilgili olarak atılan adımların ABD’ye bir cevap niteliğinde olmasının sebebi S-500’lerin kabiliyetlerinden kaynaklanmaktadır.

Çünkü, S-500 Sistemi, dünyanın etrafında konumlanmış uyduların avlanması, balistik füzelerin önlenmesi ile AWACS, E-8 Poseidon, EC-130H Compass Call ve KC-135 Stratotankers gibi “Yüksek Değerli Uçakların” etkisiz hale getirilmesi konusunda oldukça yüksek kabiliyete sahip olacağa benziyor.

Bununla birlikte, S-500 sistemi sadece uzaydaki hedefleri vurmak için değil, kapsama alanı içindeki bölgeyi, uzay tabanlı silahlardan gelen saldırılardan korumak için de tasarlanmış gibi görünüyor.

Rus hava savunma füze birlikleri önümüzdeki yıllarda S-500 sistemlerini almaya başlayacak. S-500’ler, S-300 ve S-400 sistemlerinin yerine geçecek şekilde tasarlanmıyor, çok farklı ve tamamlayıcı bir role sahip sistemler olarak geliştirilmiş durumda.

S-400’ler; savaş uçağı, seyir füzeleri ve taktik balistik füzeler gibi düşük seviyeli platformları hedeflemek ve aynı anda 80 adet hedefe angaje olabilecek şekilde tasarlanmışken, S-500’ün yüksek hızlarda ve çok yüksek irtifalarda seyahat eden hedeflerin etkisiz duruma getirilmesi konusundaki yeteneği, Rus Hava Savunma Kuvvetlerinin şu anda eksikliğini hissettiği birçok yeteneği karşılayabilecek durumda.

Yine yabancı medyada çıkan haberlere göre; Rusya, S-500 ile birlikte daha çok özelliğe sahip ve daha uzun menzilli “A-235 Hipersonik Anti Balistik Füze Sistemini” de önümüzdeki süreçte envantere kazandıracak.[3]

S-500’lerin, şu anda Moskova'yı ve diğer önemli hedefleri balistik füze saldırılarına karşı koruyan A-135 anti balistik füze sistemlerinin yerine görev yapması planlanıyor.

A-235 Hipersonik Anti Balistik Füze sistemleri ise, Moskova'yı ve önemli sanayi bölgelerini nükleer saldırılardan korumak amaçlı olarak kullanılacak ve Dünya atmosferi dışındaki düşman füzelerini yok etmek için minyatür nükleer savaş başlıkları kullanma kabiliyetine sahip olacak.

A-235 sistemi, 51T6 füzeleri kullanarak uzaydaki 800 km irtifadaki hedefleri (uyduları ve uzay tabanlı silah lançerlerini) etkisiz hale getirebilecek. Bu sitemin menzilinin 1000 km'yi aşması, ancak S-500'den çok daha pahalı olması ve birkaç yıl sonra hizmete girmesi bekleniyor.

Rusya’nın geliştirdiği bu sistemlere karşın, Batı blokunun envanterinde halihazırda Minuteman II ve denizaltı tabanlı UGM-133 Trident II, M45 ve M51 gibi sistemler bulunmaktadır. Fakat bu sistemler, halihazırdaki Rus hava savunma sistemleri olan S-400, S-300V4 ve A-135 sistemlerine güvenilir bir şekilde nüfuz edebilecek durumda görünmemektedirler.

Batı blokunun envanterinde halen Rus Füze Savunma sistemlerinin yeteneklerinin ötesinde daha hızlı, hipersonik kıtalararası balistik füzeler bulunmamaktadır. Batı bloku bu tip füzeleri henüz geliştirme aşamasındadır.

2018 yılı tahminine göre halen uzayda 5000’e yakın uydu bulunmaktadır. Bunlardan 1900 civarında uydunun çalışır vaziyette olduğu, geri kalanların ise uzay çöplüğüne dönüştüğü varsayılmaktadır.

30 Mayıs 2020 Cumartesi günü ilk astronotlu SpaceX roketi başarılı bir şekilde fırlatıldı. Bir ABD şirketi olan Space X’e ait roketin ve üzerindeki uzay aracının Uluslararası Uzay İstasyonu'na (ISS) gönderilmesi gerçekleştirildi. Bu fırlatma uzay yarışında bir milat özelliğine sahip olabilir.  Space X’in uzay faaliyetleri ile birlikte Uzay yolculuğu ve roketler konusunda Özel uzay firmalarının önemli bir avantaj kazanacağı da görülmektedir.

Uzay’da varlık göstermenin boyutları Uydu Fırlatma ve Yörünge Kontrolü ve Uzaydaki gezegenler hakkında bilimsel araştırmaların ötesine geçti, Uzay askeri ve ticari çıkarların çatışacağı bir arenaya dönüşmeye başladı.

ABD Uzay Kuvvetleri için tanımlanan görev alanlarına baktığımızda Dünya’da olduğu gibi gelecekte Uzayda da çıkar çatışmaları ve paylaşımları söz konusu olacağı, tabi ki buna yönelik Uzay silahlanma yarışının da kaçınılmaz olacağı görünüyor. 

Uzayı parsellemek ve üstünlük sağlamak sadece ABD ve Rusya’ya bırakılamayacak kadar değerli olmalıdır. Bu yarışa elbette Uzay Çalışmaları ve Uydu Fırlatma kabiliyeti olan Çin, Hindistan, Avrupa Birliği, İngiltere, Japonya ve Kuzey Kore gibi ülkelerde katılacaklardır. Ancak ilk adımları atanlar her zaman avantajlı olacak ve oyununun kurallarını belirleyecektir.  

Bugünlerde “Deniz Yetki Alanları” konusunda ülkeler nasıl mücadele ediyorsa, gelecekte Uzay’ın Kullanım ve Yetki Alanları konusunda da ülkeler arasında anlaşmazlıklar çıkabilecektir. Burada her ülke Uzay Gücünün büyüklüğü oranında söz sahibi olacaktır. Bu tamamen Uzay ile ilgili sahip olduğunuz bilgi, teknoloji ve teçhizata bağlı olacaktır.

Türkiye’nin de her ülke gibi Uzayda hak ve menfaatleri bulunmaktadır. Bu amaçla bu mücadele içinde yerimizi almak için gerekli çalışmaları hızlandırmak gerekmektedir. 

[1]https://militarywatchmagazine.com/article/is-the-s-500-russia-s-answer-to-america-s-space-corps-hypersonic-missile-system-designed-to-intercept-attacks-from-space

[2]https://www.spaceforce.mil/About-Us/Fact-Sheet

[3]https://militarywatchmagazine.com/article/s-500-or-a-235-russia-tests-advanced-new-missile-defence-system-with-extreme-range

 

                      

Yorumlar